İbrahim  Hakan Gürvit

Özgeçmiş: İbrahim  Hakan Gürvit

1983 yılında İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Mecburi hizmetini izleyerek 1986-1991 tarihleri arasında aynı fakültenin Nöroloji Anabilim Dalı’nda nöroloji uzmanlık eğitimini tamamladı. Bu sürenin sonunda bir süre Boston, ABD’de Dr. Marsel Mesulam’ın yanında davranış nörolojisi eğitimi aldı. 1992 yılında uzmanlık eğitimi aldığı bölümde başasistan oldu. Başlangıçtan beri çalışmaları davranış nörolojisi ve bir süre sonra hareket bozukluklarında yoğunlaştı. Anabilim dalında Davranış Nörolojisi ve Hareket Bozuklukları Birimi’nin kuruluşunda bulundu. 1997 yılı sonunda doçent, 2009 yılında profesör oldu. 2013 Mayıs’ında bölümün anabilim dalı başkanlığı görevine getirildi. Halen aynı bölümde görevini sürdürmektedir. Alzheimer Derneği, Beyin Araştırmaları Derneği, Nöropsikoloji Derneği gibi derneklerde başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği, İstanbul Tabip Odası Onur Kurulu üyeliğinde bulundu.

Özet: Evrimin Raslantısal Keşfi: Plastik Beyin

İnsan toplulukları diğer primatlardan farklı olarak öznelerden kuruludur. Böyle bakıldığında, Homo sapiens bebeğinin toplum içinde normal işlev gören bir birey olabilmek için bir dizi ontogenetik evreden başarıyla geçerek özneleşmek zorunda olan bir primat olduğu söylenebilir. Eğer öznelik insan “normalliğinin” bir ön koşulu ise nörobilim içinden de öznelliğe odaklanmak öznelik için koşullanmış olan insan beynini kavramak açısından artık bir zorunluluktur. Zihnin nörobiyolojik altyapısını anlamaya yönelik gelişmeler sonucunda ortaya çıkmakta olan mimari artık özneliğe nörobilimsel bir perspektifi olanaklı kılıyor gibi durmaktadır. Bu mimarinin ortaya koyduğu kompleks nöral şebekeler bir yandan erken kortekslerde haritalanan dış dünyanın algılanmakta olan fiziksel özelliklerinden oluşan parçacık kayıtlarını intramodal ve transmodal entegrasyonlarının yapılacağı üst düzey asosiasyon kortekslerine taşıyan sensorifugal ileri besleme yolakları, diğer yandan geçmiş deneyimlere dayanan ampirik değerlendirmeyle bu yeni algı parçacıklarının niteliğini Bayesci olarak hesaplanabilir bir beklenti ile çıkarsamaya yarayan sensoripetal geri-besleme yolaklarından oluşmaktadır. Primat beyninde olağanüstü farklılaşan prefrontal korteks aracılığıyla bu mimariye uygulanan yukardan aşağıya modülatuar kontrol deneyimi şimdi ve burda özelliğinden bağımsızlaştırıp davranışı biyolojik olarak belirlenmiş tekdüze refleksif eylemler olmaktan özgürleştirmekte ve emsalsiz öznel yaşantılamayla belirlenen sonsuz imkanlı bir repertuar şekline getirmektedir. Dilin olanak verdiği sembolizm insanda prefrontal korteksin soyutlama kapasitesini sınırsız bir duruma getirmiştir. İnsan davranışının bu emsalsiz öznel yanlılığı, affektif nörobilim, sosyal nörobilim gibi nispeten yeni disiplinler aracılığıyla karar verme, empati, zihin teorisi gibi oldukça öznel “sıcak” kognitif işlevlere hitap edebilmeyi olanaklı kılarak nörobilimsel olarak ele alınır olmuştur. Erişkin beyin mimarisinin sosyosembolik düzen içinde çevreyle etkileşim ile, başka türlerde raslanılmayacak kadar uzun bir zaman süreci içinde, her bir bireyin emsalsiz deneyimlerine dayanan bir biçimde yapısal olarak şekillenmesine gelişimsel nöroplastisite adı verilir. Nöroplastisite erişkin serebral mimaride de öğrenme (modülasyonel nöroplastisite) ve hasar kompansasyonu (reparasyonel nöroplastisite) amaçlı olarak devam eder. Sonuncu plastisite biçimi ise öznelliği kuran gelişimsel plastisitenin tersine onu çalan yıkıcı veya patlayıcı nöroplastisite olarak adlandırılabilir. Bu konuşmada böylesi bir özneliğin evrimin teleolojik zorunluluğu olan değil tamamen raslantısal bir ürünü olduğu, Homo sapiens’in klasik Darwinci anlayışa göre çevreye uyum sağlama anlamına adaptif değil, tam tersine çevresel yıkımları potansiyel olarak taşıyan “maladaptif” bir tür olduğu savunulacaktır.

Özet 2: Fakülte Psikolojisi’nden Günümüze Zihin Bilimleri: Bir Mental Nörobilim Mümkün mü?

Modernite ve onun ürünü Aydınlanma genel olarak bilimsel düşünceyi mümkün kıldığında, o zamana kadar Tanrılara ve onların dünyevi temsilcileri Efendilere tabi otomatonlar olarak kavranan insan da bedeni ve zihniyle bilimin nesnesi haline geldi. Descartes’in “res cogitans” (düşünen şey) ve “res extenza” (uzamlı şey) ayrımı insan ve fizik bilimlerinin miladı sayılabilir. İzleyen yüzyılda Kant’ın Kritik Felsefe’sini oluşturacak üç Eleştiri (Saf Aklın Eleştirisi, Pratik Aklın Eleştirisi, Yargılamanın Eleştirisi) artık nihayet özerk bilim olarak kurulacak olan psikolojinin de yirminci yüzyıla kadar üç temel “fakülte”sini (veya mental trinitesini) oluşturacaktı: kognisyon, affeksiyon, konasyon. Amerikan psikolojisinin kurucu babası William James’in de fakülte psikolojisine bağlı olduğu söylenebilir. Yirminci yüzyıl oturduğu yerden zihin üzerine spekülasyon yapan yarı-filozof fakülte psikoloğu (“koltuk psikoloğu”) neslini tüketir. Yeni tür deneysel psikolog diğer bilimlerde olduğu gibi iyi tasarlanmış varsayımlarını deneysel olarak sınayan ve edindiği ampirik verilerini yeni teorilerde birleştiren bir bilim insanıdır artık. Böylesi katı bir bilimsel pratiğin nesnesi olabilmek için zihinsel fenomenler fazlasıyla “öznel” olduğundan yirminci yüzyılın ilk yarısının hakim paradigması olan davranışçı psikoloji zihni bir karakutu olarak tümüyle ilga edecek psikoloji bilimini bir kontrollü uyaran-cevap gözlemine sınırlayacaktır. Zihin bu yarım yüzyıllık gözden yokoluşu sonrasında, ikinci yarıda “kognitif devrim” ile kısmen özgürleşecek, affektif ve konatif fakülteler esaretlerini sürdürürken kognitif fakülte önce kognitif psikoloji adıyla psikolojinin, yüzyılın sonuna doğru da kognitif bilimler ve kognitif nörobilim olarak multidisipliner alanların nesnesi haline gelecektir. Mental trinite içinde bu “ayrımcılık” kognitif fakültenin “soğuk” özellikleriyle daha az “öznel” ve dolayısıyla bilimsel hitabete daha uygun olmasıyla açıklanabilir. Yine de nörobilimler içinde geleneksel kognitif alanların dışında kalan Le Doux gibi emosyonlar dolayısıyla affektif özellikler, Damasio gibi karar verme dolayısıyla konatif özelliklerle çalışan nörobilimcilerin çabası yüzyılın sonunda sosyal nörobilim ve affektif nörobilim adlarıyla iki yeni multidisipliner alanı doğurarak diğer iki “sıcak” fakülteyi de özgürleştirir. Hegelci diyalektik döngüyü (tez-antitez-sentez) tamamlayacak bir yükseltici sentez (“aufhebung”) mümkün mü? Uniter, öznellikten ürkmeyecek bir “mental nörobilim” kurulabilir mi? Kognitif psikolojiden itibaren zihnin nöral mimarisi üzerine modüler tasarımlar her ne kadar kendinden önceki psödo-bilim frenolojiden ilham alan zihinsel bileşenlerin angaje beyin merkezlerinde depolandığını ileri süren lokalizasyonculuktan farklı olarak bunların merkezler yerine beyinde farklı bölgelerde bulunan, enterkonnekte, paralel dağıtılmış bilgi işleme kompütasyonel stratejisini kullanan nöral ağlarda yerleşik olduğunu söylemişse de bu eski paradigmdan tam manasıyla bir epistemolojik kopuş sağlayamamıştır. Kognitif nörobilimin temel araştırma enstrümanı fonksiyonel MR görüntüleme (fMRI) çalışmaları nerdeyse bir neo-frenolojiye dönüşmüştür. Yeni binyıl ile birlikte rijid yapısal nöral ağların ötesinde zamansal boyutta görevin taleplerine göre bağlantısallık gücünü değiştiren, kendi aralarında esnek biçimde görev alışverişi yapan fonksiyonel konnektivite ağlarının görüntülenebilmesi (fcMRI) gerçek bir epistemolojik kopuşu müjdeler gibi görünmektedir. Bu ağlardan biri olan olağan durum ağı (DMN) insan özneliğine karşılık gelir gibi durmaktadır. Bu yeni nöral ağ kavrayışı zamansal-mekansal olarak graf teorisi kökenli tekniklerle haritalanabilmektedir. Bilimlerin matematik formalizasyonu onları pre-modern animistik kökenlerinden tam anlamıyla koparmaktadır denilebilir. Zihne graf teorisini uygulamak böylesi bir formalizasyonu çağrıştırıyor. Öyleyse zihinsel fenomenleri artık yeni mental nörobilimin kavramları uyarınca düşünmeye başlamalıyız. Bu konuşmada özette anılan bu akış boyunca beyinde insan davranışının nöroanatomik korelatlarına ve fcMRI ile ortaya konulan fonksiyonel ağlara tarihsel kronolojileri ile değinilecektir.



Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir